11 Eylül 2015 Cuma

YURTDIŞINA UCUZ SEYAHATİN PÜF NOKTALARI

Önceki yazılarımdan anlamış olabileceğiniz gibi iflah olmaz şekilde yolculuk tutkunuyum. Bu tutkum sanırım 13 yaşında Almanya’ya akrabalarımın yanına tatile gönderildiğimde başladı, zira tamamen yabancı topraklarda (ki Almanya’ya yabancı toprağı demek haksızlık aslında) farklı insanların farklı kültürleriyle karşılaşmanın ve tanımanın inanılmaz bir deneyim olduğunu düşünüyorum.

Özellikle gençler arasında yurtdışına gitmek ve gezmek fikri çok tutulur ancak nedense inanılmaz maliyetli ve ancak zenginlerin yapabileceği bir eylem olarak görülür. Oysa bu fikir tamamen yanlış. Ben de bu yazımda yurtdışı seyahatleri ucuza getirmek konusunda bildiklerimi ve atılması gereken temel adımları kısaca paylaşmaya çalışacağım.

Yurtdışında gezmek için çeşitli yollar mevcut. En basitinden bir paket tura katılıp gezebilirsiniz. Ben bunu hiç yapmadım, her zaman kendi istediğim bölgelere kendi kurduğum planla gitmeyi tercih ettim. Ama özellikle Avrupa dışındaki bölgeler için bu turlar epey uygun olabilir. Hatta Avrupa için bile olabilir ama bireysellik iyidir gibi bir düsturum var. Paket tura katılacaksanız yapacağınız çok bir şey yok zaten, gideceğiniz yer de kalacağınız yer de bellidir, yalnızca güvenilir bir acente bulmaya dikkat edin yeter.

“Ben kendi planımı yapacağım, oradan oraya sekeceğim!” diyorsanız, yola devam edebiliriz. Bu yazıda örneklerimi Avrupa merkezli seyahat üzerinden vereceğim, ben de yalnızca oraları gördüm zira. “Gitmediğim Yerler” konseptinden bir yer seçerseniz yolunuz açık olsun, orada düşük bütçeye nispeten uygun tek yer Isle of Man’dı hatırladığım kadarıyla.

Adım 1: Planlayın ve planınıza inanın! Yazın Avrupa’ya mı gideceksiniz? Gidin. Mutlaka 20 kişilik arkadaş grubunuzla gitmek zorunda değilsiniz ki plan yaptığınız arkadaşlarınız da sizi illaki satacaklardır. Ama unuttuğunuz bir şey var; tek başınıza dolaşmanız yasak değil. Korkmayın, güzel bir plan tek kişilik yolculuğunuzu güvenli ve eğlenceli hale getirebilirsiniz. Bu adım çok önemli çünkü ucuz bir yolculuğun ilk adımı erken planlamadır ve siz planlarınızı ne kadar erken yaparsanız o kadar iyi olur.

Adım 2: Güzergah belirleyin. Bütün Avrupa ayaklarınızın altında olabilir ancak “Sabah Norveç’te smørbrød ile kahvaltı edeceğim, öğlen de Barcelona’da Paella yiyeceğim.” gibi yaklaşımlar, mümkün olmakla birlikte cüzdan dostu değil. Bu noktada Interrail konusuna girmek gerekiyor. Interrail sadece liselilerin ve üniversitelilerin hayallerinde yarattıkları bir kavram değil, gerçekten yapılıyor. Ama çok çeşitleri var. Öncelikle Global ve Tek Ülke biletleri bulunuyor. Global dediği Avrupa elbette, tek ülke dediği de adından anlaşılacağı gibi Avrupa’daki bir ülkede gezmeyi sağlıyor.

1 aylık Global Pass alıp her gün bir başka ülkeyi görmeye çalışmanın çeşitli yan etkileri olabilir. Bunlardan ilki oldukça halsiz olacağınız için gördüklerinizden keyif alamamanızdır. İkincisi trenden trene koşmaktan ve tren ayarlaması yapmaktan beyin sarsıntısı geçirmektir çünkü trenlerin hepsi sizi gideceğiniz yere istediğiniz saatte götürmek için hazırda beklemez, her an gecikmeler yaşanabilir, uluslararası ya da hızlı trenler için ek ödeme yapmanız gerekir ve en pahalı bilettir (bir de 26 yaşından büyükseniz gerçekten pahalıdır). Elbette Global Pass alıp düzgün bir planla çok güzel gezebilirsiniz. 7 ülke yerine 3-4 ülkenin şehirlerinde dolaşarak yolculuğunuzu optimize edebilir, daha rahat bir kafayla dolaşabilirsiniz. Bir diğer seçenek de 10 günde 5 günlük ya da 22 günde 10 günlük biletlerdir. Kısaca, 22 gün içerisinde 10 kez trene binebilirsiniz. Yani bir şehirde birkaç gün geçirmek istiyorsanız ideal seçimdir.

Interrail geniş bir mevzu, o yüzden bu konu hakkında uzmandan bilgi almak için Gençtur’un Interrail sayfalarını gezmenizi tavsiye ederim. Güzergah belirleme konusuna geri dönecek olursak, öncelikle hayallerinizi ve opsiyonlarınızı masaya yatırın. Avrupa’da gitmek istediğiniz yerlerde ya da yakınlarında arkadaşınız ya da akrabanız bulunuyor mu? Bulunuyorsa, plan yaparken onları da göz önünde bulundurun. Onları kalacak yer ya da aktarma yeri olarak kullanabilirsiniz. Örneğin Köln yakınlarında kalabileceğiniz bir yer varsa oradan hem Paris’e, hem Amsterdam’a, hem Brüksel’e hem de birkaç yere daha hızlı trenle ulaşabilirsiniz ve bu zaman zaman iki ülke arasında direkt gidişten daha ucuz olur. Eşyalarınızın büyük bölümünü bırakıp daha az eşyayla Paris’e gider, dönünce de kirlileriniz yıkanırken siz diğer eşyalarınızı alıp Amsterdam’a gidebilirsiniz.

Bunun yanında plan yaparken ülkeler arasındaki uçak ve tren bağlantılarını da göz önünde bulundurun. Uçak bileti fiyatları için çoklu arama yapan pek çok siteyi Google’da bulabilirsiniz ancak çoğu ucuz bilet satan şirketi görememe şansınız var. O yüzden araştırma yapın. Uygun fiyat sunan şirketler arasında (promosyonlu olduğunda) Pegasus, Germanwings, Ryanair, Easyjet, Tuifly, Condor gibi markaları sayabiliriz. Uluslararası tren seyahatleri içinse Thalys ve TGV kurtarıcınız olacaktır. Bu şirketlerin hepsini inceleyin, kendiniz için en uygun tarihleri ve yönleri seçin. Eğer herhangi bir zorunluluğunuz yoksa örneğin Berlin yerine Prag’a ya da Paris yerine Barcelona’ya gitmenize kim engel olabilir ki? Keyif sizin. Tabii bu araştırmayı yaparken sadece İstanbul’dan yurt dışına giden uçuşları değil, ülkeler arasındaki çeşitli uçuşları da dikkatlice incelemeniz gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. Genel fiyat aralığını çözdüğünüz zaman planlarınız kabataslak oluşmaya başlayacaktır, ardından son seçimleri yapabilirsiniz. Bu arada baktığınız tarihler yaklaşık 6 ay sonra olsun, fiyat olarak en iyi dönem en ileride olandır.

Ancak planınızı yaparken acele edin, ucuz bilet fiyatları her an yükselme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bugün 20€’ya bulduğunuz bilet yarın 50€ olabilir.


3. Adım: Güzel güzel gideceksiniz ama nerede kalacaksınız? Önceliği arkadaşlarınıza ve akrabalarınıza verin. Arttırılan her kuruş önemlidir. Arkadaşınız ya da akrabanız yoksa ve maceracı bir insansanız Couchsurfing sitesini ve sistemini araştırın. Belki tam size uygun ve sizi misafir etmeye hazır birilerini bulursunuz. Arkadaşınızla gidiyorsanız ve otelde kalmak istiyorsanız iki seçeneğiniz var, aslında daha fazla seçeneğiniz var ama ben parkta çadır kurma ya da tren garında / havaalanında yatma gibi seçenekleri deneyimlemediğim için size bilgi veremeyeceğim.

Nasıl bir yerde kalmak istiyorsunuz? Önemli olan ucuzluk mu? Tanımadığınız insanlarla aynı odada yatabilir misiniz? Yoksa mahremiyete önem mi veriyorsunuz ya da sevgilinizle mi seyahat ediyorsunuz? Banyonun odanın dışında olması sizin için fark etmez mi? İşte bu soruların yanıtı sizi çözüme götürecek.

Öncelikle hostellerden başlayalım. Hostelleri kısaca gençlik otelleri olarak adlandırabiliriz. Çeşitli oda çeşitleri vardır; 4 yataktan 14 yatağa kadar olabilecek “dorm”lar da vardır, iki kişilik “private” odalar da. Google’da hostel diye arattırdığınızda dünya çapında hostellerin görüp rezervasyon yaptırabileceğiniz siteleri bulabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken ilk nokta yorumları okumaktır. Yorumlar önemlidir. Çok ucuz bile olsa banyosunda böcekler olan bir yerde kalabilir misiniz? Dikkat edilecek bir diğer nokta ise ulaşımıdır. Avrupa’nın en büyük şehrinde bile örneğin gece 2’de ulaşım kısıtlıdır. O yüzden hosteli mutlaka harita üzerinde görün ve merkeze olan yakınlığını, ulaşım olanaklarını inceleyin. Rezervasyon yaptırırken mutlaka özellikleri iyi okuyun; aynı fiyata kahvaltı da veren bir yer bulabilirsiniz belki ya da internete saat başı ödeme yapmak gibi kurallardan uzak durursunuz. Bu hostel rezervasyonu sitelerinden çoğu (ki aramalarınızda üst sıralarda çıkan siteleri tercih edin) depozito istemez ve parayı oraya vardığınızda ödersiniz. 

Diğer olanağınız otellerdir. Biraz daha konfor isterseniz oteli tercih edebilirsiniz (tabii bazı hostellerin otel kadar konforlu ve pahalı olabileceğini unutmayın). Otel rezervasyonları için benim tercihim booking.com adlı sitedir, otel portföyü çok zengin, şu ana kadar bir eksiğini görmedim. Yukarıda saydığım her şey otel araması için de geçerli. Ayrıca her iki seçimde de asla ve asla iptal seçeneğini incelemeyi unutmayın. Genelde son güne kadar iptal olanağı sunarlar, son gün iptalde ise “no-show” adı verilen tek gece ücreti çekimi yaparlar. Ayrıca tavsiyem, önce rezervasyon yaptıktan sonra, sonra da yola çıkmadan önce kalacağınız hostele/otele hem rezervasyonunuzu ve koşullarını mail atıp teyit alın. Dünya hali, ne olacağı belli olmaz. Şu şu tarihte, şöyle bir oda için oda/kahvaltı rezervasyonumu teyit etmek istiyorum gibisinden bir mail yetecektir.

Son olarak, belki de en önemli nokta ise bu rezervasyonun vize başvurusunda size epey gerekli olacağını unutmayın. İlerleyen adımlarda bunu inceleyeceğiz.

4. Adım: Zaman yaklaşıyor. Artık evrak işlerine geçebilirsiniz. Genelde vizeyi yolculuktan 2 ay öncesine kadar alabilirsiniz, bu yüzden pasaportunuzu da bu dönemde çıkarmanız/yeniletmeniz gerekiyor. Bildiğiniz gibi pasaportlarımız değişti. Eski pasaportunuz geçerli değilse, yani kullanım süresi (vizesi) dolmuşsa yeniletme şansınız yok. Ama uzun süre geçerli bir pasaportunuz varsa kullanabilirsiniz. Yoksa, yenisinden çıkarmanız gerekecek. Pasaport başvuruları, bilgileri falan için http://www.egm.gov.tr/onlinepasaport.aspsitesinden bilgi alabilirsiniz. 

5. Adım: Vize! İşte işin en sıkıcı tarafı. Kısaca şöyle açıklayabiliriz; biz zavallı bir 3. Dünya ülkesi olduğumuz için, dünya ülkelerinin çoğu oraya gittiğimiz zaman ülkemize döneceğimizden emin olmak istiyor. Avrupa ülkeleri bunu özellikle istiyor. Neyse ki Schengen gibi bir sistemleri var da birine girince diğerlerini dolaşabiliyorsunuz. Tabii yeşil pasaportunuz varsa birkaç ülke dışında vizeden muafsınız, hayırlı olsun, basın gidin durduğunuz hata!

Örneğin, öğrenci Schengen vizesi için öğrenci belgesi, ailenizin sahip olduğu paranın belgesi, ailenizin maaşlarının belgesi, taşınmaz malların belgesi, yanına gideceğiniz kişiden davetiye belgesi, kalacağınız otelden rezervasyon belgesi, sigorta belgesi, vukuatlı nüfus belgesi, uçak gidiş dönüş belgesi gibi bir grup sevimli belge gerekiyor. Bu bilgileri ve başvuru formunu giriş yapacağınız ülkenin konsolosluk sayfasında bulabilirsiniz.

 
Ayrıca, mümkünse ilk giriş yapacağınız ülkeden vize alın. Schengen var nasılsa diye İspanya’dan alınmış vizeyle Almanya’ya giriş yapmaya çalışırsanız büyük ihtimalle sorun yaşarsınız. Geri gönderilen bile duydum, öyle diyeyim.

Tabii vize belgelerini toplayıp konsolosluğa gitmiyorsunuz. Önce vize görüşmesi randevusu alabilmek için telefon açmanız gerekiyor, bunun için de belli bankalara gidip para yatırmanız gerekiyor. Randevu parayla yani. Gerçi tüm ülkeler yapmıyor bunu ama genelde turistik Avrupa ülkeleri yapıyor. Randevu saatinde, istenen tüm belgelerin aslı ve fotokopisiyle birlikte vize bölümüne gidiyorsunuz, gerisi artık şansa kalmış. Öğrenciyseniz ve belgeleriniz tamsa büyük ihtimalle vizeyi alırsınız. Tabii sinirleriniz ne halde olur bilemem. Vizenizi aldığınızda mutlaka üzerindeki tarihleri ve çoklu giriş-çıkış olduğunu kontrol edin.

Ancak her vize başvuru belgesinde görebileceğiniz üzere; “Yukarıda belirtilen belgelerin ibraz edilmiş olması, mutlaka vize verileceği anlamına gelmemektedir.”

Artık yolculuğa hazırsınız.

Dilerim ilk 5 adımınızda herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadan işlerinizi halledebilmişsinizdir. Durumlar iyiyse devam edelim:

6. Adım: Bavul hazırlama vaktiniz geldi. Bu nokta sanılandan çok daha önemli, zira büyük ihtimalle düşük ücretli havayolu şirketlerinden bilet aldınız ve kendilerinin maalesef çok ağır bagaj kısıtlamaları oluyor. Check-in sırasında sevimlilikle daha az ücret ödemeniz de mümkün ama yine de ortalama 15 kg. gibi bir limitiniz olduğunu, bavulun kendisinin zaten ağır olduğunu ve her fazla kiloda 5€’dan başlayıp 10€’ya kadar çıkabilen ücretler ödeme ihtimaliniz olduğunu asla göz ardı etmeyin.

Öncelikle kabine sokacağınız çantada herhangi bir sıvı kesinlikle bulundurmayın. Şişe suyunuz bile çöpe gidecektir, bu şekilde çok sevdiğiniz pahalı parfümünüzün başına da aynı şey gelebilir. Teorik olarak kısıtlı bir miktar (100 ml idi sanırım) sıvı taşıma hakkınız var, bu bilgiyi havayolu şirketinizin sitesinden öğrenebilirsiniz. Bunun yanında kesici, delici, batıcı, metal, cam vs her türlü ürünü bavulunuza koyun. Risk almayın; telefonunuz, müzik çalarınız, varsa laptopunuz, evraklarınız ve kitabınız dışında şeyleri kabin çantasına koymayın. 

Bavula gelecek olursak; emin olun bavulunuza koyduğunuzdan çok daha az kıyafete ihtiyacınız olacak. Yeteri kadar iç çamaşırı alın, onun dışında örneğin bir haftalık gezi için üstünüzdekilerden başka 1 pantolon, 2 tişört veya mevsimine göre kazak yetecektir (eğer şık akşam yemeklerine ya da ünlü kulüplere gitmeyecekseniz elbette). En kalın kıyafetleri uçağa binerken üstünüze giyin, böylece hem ağırlık yapmazlar hem de gece uçuyorsanız zaman zaman uçağın içi çok soğuk olabiliyor, üşümezsiniz (tespitlerime göre firmadan firmaya değişiyor). Elbette gittiğiniz yerin hava durumunu araştırın, özellikle Almanya, Hollanda, Polonya gibi ülkelere gidiyorsanız, yaz bile olsa bir tane nispeten kalın ve kapüşonlu eşya bulundurun yanınızda. Ben bir ekim günü 34 dereceden gidip 14 dereceye indiğimi bilirim Almanya’da, pek hoş olmuyor. Yağmurda kapüşon bana yetmez diyorsanız en minik ve hafifinden bir şemsiye de götürün.

Onun dışında evraklarınızın birer kopyasını, her türlü şarjınızı, birkaç işe yarar ilacı (hassas bir bünyeniz varsa ishal ilacı da alın), abartmadan kişisel bakım ürünlerinizi (ki gittiğiniz yerde çok daha ucuza bulabilirsiniz, bunu da aklınızda tutun), eğer hostelde ya da ucuz otelde kalıyorsanız ufak bir havluyu bavula attınız mı gitmeye hazırsınız. Önemli tek kural var; abartmamak. 10 günlük geziye 3 çift ayakkabı götürmek anca hem kayağa hem baloya hem de trekkinge gidecekseniz gereklidir ki bu durumda zaten bu yazı dizisi size hitap etmiyor. Bavul hazırlarken en önemli şey hafif ve boş olması zira dönerken çikolata ve içkiyle ağzına kadar dolu olacak. Ayrıca bavulun içine isim, adres ve telefon içeren bir kağıt koymayı, tutacak kısmına ayrıca bunların yazılı olduğu ve isminin ne olduğunu bilmediğim anahtarlık benzeri parçayı ve bir fiyonk falan bağlamayı ihmal etmeyin. O kalabalıkta tanımanızı kolaylaştıracaktır.


7. Adım: Yola çıkıyoruz! Havaalanına erken gidin, böylece check-in’e erken girebilirsiniz ve eğer koltuk numarası veriliyorsa cam kenarını kapabilirsiniz. Bu ricanızı check-in görevlisine sevimli bir şekilde belirtmeyi unutmayın. Ayrıca unutmamanız gereken çok önemli başka bir nokta da, havaalanında tüm kafelerin ve restoranların çok çok pahalı olduğudur. Bir şey yiyip içmeden önce fiyatını kontrol edin, sonra üzülebilirsiniz. Hatta direkt bir gazete alıp bekleme koltuklarına oturun, en iyisi budur.
Check-in yaptırdıktan ve valizinizi verdikten sonra pasaport kontrolüne gireceksiniz. Pasaport görevlileri nemrut suratları ve saçma sorularıyla tanınırlar, o yüzden onlara da sevimli olun. Sıra size geldiğinde pasaportunuzu adamın/kadının önüne koymadan önce gülümseyin ve iyi günler dileyin. Bu tutumun her yerde çok işinize yarayacağını göreceksiniz.

Burada parantez açıp devletimizin yurt dışına çıkan süper zengin insanlardan kıl yolmak için uyguladığı çıkış harcını da hatırlatmak istiyorum. Şu anda prosedürleri bilmiyorum, sanırım havaalanı içinden ya da daha önceden halledilebiliyor. Araştırın ve unutmadan halledin.

Pasaport kontrolünden geçtikten sonra dış hatların güzel dükkânları önünüzde duruyor! Freeshop’a girip kendinizi kaybetmeyin, giderken alacağınız bir şey yok, onu dönüşte yapacaksınız. Ama sigara kullanıyorsanız uğramanız gerekli olabilir, çoğu Avrupa ülkesinde hayvan pahalıdır çünkü.

Uçağa binme anı için farklı firmaların farklı uygulamaları var. Kimisi koltuk numarasını check-in sırasında verirken kimisi dolmuş usulü “ilk gelen oturur” uygulamasını benimsiyor. Eğer koltuk numaranız belli değilse gözünüz kapıda olsun, açıldığı anda ilk girenlerden olmaya çalışın. Yine de insanlara dirsek atmayın, tasvip etmiyoruz bunu. Şahsi deneyimlerime göre uçaktaki en rahat koltuk ortadaki acil çıkış kapısının sırası ya da bir arka sırasının cam kenarıdır. Bazı uçaklarda acil çıkış kapısı sırasında cam kenarındaki koltuk bulunmaz, bu sebeple bir arka sıranın cam kenarında ayaklarınızı yaya yaya oturabilirsiniz, bazılarında da acil çıkış sırası geniştir, orada rahat oturursunuz. Tabii acil bir durumda kesinlikle soğukkanlı olup kapıyı açabileceğinize inanmıyorsanız kapının yanında oturmayın.

Düşük fiyatlı uçaklarda su ve battaniye/yastık dâhil olmak üzere her şey paralıdır, sipariş vermeden önce iki kere düşünün. Muhtemelen önünüzdeki koltuğun arkasındaki dergilikte bir menü vardır, kontrol edin. Ayrıca uçak kalkarken ağzınızı hafifçe açık tutun, kulaklarınız tıkanırsa burnunuzu elinizle kapatıp burnunuzdan nefes verin, açılacaktır (basınç değişimi sebepli uyarılar bunlar). Uçaktan korkmayın; düşmez, düşerse çok büyük ihtimalle acısız ve çat diye ölürsünüz.

8. ve Son Adım: Bambaşka bir ülkeye hoş geldiniz! Uçaktan inince sorunsuz şekilde pasaport kontrolüne gelmeniz lazım. Güler yüz kartı burada yine çok önemli yer tutuyor. Çoğu pasaport görevlisi gülümseme ve iyi günler dileyen bir cümle söyleme yoluyla işlemleri hızlandırma potansiyeline sahip. Bu dediğimi gerçekten ciddiye almanızı tavsiye ederim. Hatta yaşam dersi yapın kendinize, herhangi bir görevliyle işiniz olduğu zaman gülümsemekten ve kolay gelsin demekten çekinmeyin, çok mutlu oluyorlar.

Pasaport görevlisi size neden geldiğinize, ne kadar ve nerede kalacağınıza dair sorular sorup belgelerinizi görmek isteyebilir. Artizlik yapmadan her soruyu düzgün ve güler yüzle cevaplayın. Sıkıntı olmadan geçersiniz umarım ama yine de o görevliyle konuşurken sizi ülkeye almama ve ilk uçakla geri yollama hakkı olduğunu da unutmayın.
Kontrolden geçtikten sonra bavulunuzu alıp havaalanından çıkın. Otelinize ne şekilde ulaşabileceğinizi daha önceden kontrol etmiş olduğunuzu var sayıyorum, genelde havaalanları metroyla entegre haldedir, biraz bakınırsanız bulursunuz. Olmadı görevlilere sorun, yabancı dil konuşmaktan korkmayın, artık başka şansınız yok. Almanya’daysanız o görevli muhtemelen Türk’tür zaten, size Türkçe yanıt verirse şaşırmayın, tipinizden çözüyorlar.

Bu noktadan sonra dönüşe dair bir-iki şey söyleyip sizi yolculuğunuzla baş başa bırakacağım. Dönerken içki alıp bavulunuza koyabilirsiniz, ancak sağlam şekilde kıyafetlerinize sarın. Freeshop’tan alabileceğiniz şişe sayısı sınırlıdır, o yüzden havaalanına gelmeden önce alıp bavulunuza koyabilirsiniz. Kabin çantası için söylediklerim aynen geçerlidir, sevimli Alman güvenlik görevlisinin sorduğu gibi “Nutella yok değil mi çantanda?”. Çok aramıyorlar gibi görüp bavula uyuşturucu falan koymak gibi salaklıklar sakın yapmayın, köpek dolaştırıyorlar o bavulların üzerinde ve havaalanı içerisinde, açın National Geographic’te “Kabusa Dönen Yolculukları” belgeselini izleyin. Hatta bunu asla hiçbir yerde yapmayın, “Amsterdam’dan geliyorum ben, hippiyim oley” havasına girmeyin, hayatınız kayar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder