17 Eylül 2015 Perşembe

Terör Kazandırır mı? Milliyet’in cevabı; Evet

İnsan doğası güven duymadığı bir çevrede yaşamaya uygun değildir. Ve en temel amacı da hayatta kalmaktır. Fakat hayati tehlikenin nadirleştiği ve kaybolduğu dönemlerde, farklı ihtiyaçlar ön plana çıkar. Çünkü “yaşıyor olmak” oldukça kolay bir şekilde norm haline gelebilir.
Bu genlerimize kodlanmış bir savunma mekanizmasının ürünüdür. Aynen, kötü kokulara alışmamız ya da dışarıda sürekli devam eden trafik gürültüsünü duymamaya başlamamız gibi.
Terör ve şiddete kayan aktivitelerinin tek amacı vardır; korku salmak. Terör, normları hedef alır. Onları sarsarak kendi varlığının farkındalığını arttırmaya çalışır.
Savunma mekanızmamız sayesinde garantide hissettiğimiz hayatımızın aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunu ima etmeye çalışır.
Terörist olmuş kişiler korku üzerinden kazanabileceklerine inanırlar. Kazanmak istedikleri çoğu zaman çeşitlidir. Ama ortak oldukları tek nokta, şiddet ile kazanç sağlayabileceklerine inanmalarıdır.
İnanç, insanın kendisini ikna etme çabasıdır. Diğer anlamıyla, kendisine yalan söyleyip, kendi yalanının doğruluğunu kabul etme uğraşıdır.
Her inanç doğrulama gerektirir.
İnancın içerdiği yalanın yalnızca bir kişi tarafından değil, mümkün olduğunca çok kişi tarafından kabul edilmeye başlanmasıyla inanç doğrulanır. Doğrulanan inançlar din olur, ideoloji olur.
Terör, bu doğrulamayı medya üzerinden gerçekleştirmeye çalışır.
Medya da varlığı gereği norm olmayan durumları gündeme getirmeyi görev edindiği için terör olayları medya için bir “içerik“tir. Fakat medyanın bir önemli görevi de içerik seçmektir. Editörlüğün tanımı budur. İçerikler denizinden seçilenler medya organının kimliğini oluşturur.
Bu oldukça önemli bir konudur. Bir ülkede medya ve terör birbirini besleyen bir hale gelmiş ise, orada “bir” halktan söz edemezsiniz.
Bir devletin sınırları içerisinde yaşıyor olmak “halk“ın tanımı değildir. Halk birlikteliktir. Her ne kadar farklı renkler içerse de bir yöne doğru yürümektir.

Gelelim bu güne; Bir terör olayı yaşanıyor. Daha olayın sıcaklığı geçmemişken Milliyet gazetesinin Twitter hesabında şöyle bir pazarlama taktiği beliriyor;
Hediye kazanmaya hazır mısınız? Sorumuz birazdan geliyor. “Reply” a tıklayarak ilk doğru cevap veren takipçimiz kazanıyor!
Bir soru soracaklar ve bu sorunun cevabı üzerinden müşterilerine maddi bir kazanç vaad ediyorlar. Buraya kadar alelade bir pazarlama taktiği. Müşteri çekmeye çalışıyorlar. Bana ne, bize ne?
Peki sordukları soru ne?
Bugün İstanbul Etiler’deki saldırıda bacağını kaybeden yaralının adı ne?
Amaç neydi; Müşteri çekmek, kazanmak ve olası müşterilere kazandırmak.
Seçtiği içerik ne; Terör. Hem de en porno tarafı.
Açılımı ne; “Kazanç sağlamak için terörü, en irrite edici haliyle bile kullanabilirim. Bu benim için sorun değil
Beklenen ne; Potansiyel müşteri Twitter’da, terör eyleminde hayatını kaybetme kertesine gelmiş bir kişinin ismini söyleyecek ve maddi bir kazanç sağlayacak.
Sonuç ne; “Bugünkü hain saldırıda yaralananların unutulmaması için bu haberimizi Twitter’a taşımıştık. Hassasiyetinizden dolayı twit’imizi geri çektik” — @Twitter
Hem terörü pazarlamaya alet ediyorsun. Sonra da öyle bir savunma yapıyorsun ki; “Saldırıda yaralananların unutulmaması“.
Yani tam da terörün istediği şeyi, olanların unutulmaması ve normdan mümkün olduğunca uzak kalınması için yapıyorsun, öyle mi? Derler ya; “Özrü kabahatinden beter!
Şiddet üzerinden kazanç sağlamayan çalışan teröristlerin eylemini, 3. sınıf pazarlama taktiklerinde kullanmanın ne anlama gelebileceğini ön göremeyecek kadar içerik seçme özürlüsü iseniz, kendinizi farklı bir alanda para kazanmaya yönlendirmenizi tavsiye ederim.
Medya terörü değil, halkı beslemek istiyorsa, içerik seçerken dünyanın en zor işini yapıyormuşcasına titiz olmalıdır. Sadece titiz olacağından emin olduğu insanlara içerik yayınlama sorumluluğu vermelidir. Çünküayarlarıyla oynadığı, halkı oluşturan temel taşlardır.
Bu arada; terörü bir içerik olarak yaymaya çalışmak ne derece sakıncalıysa, saçma, salak, etik dışı, beyin sömüren, aptallaştıran içerikleri pompalamak da bir o kadar tehlikelidir. Medya kuruluşunun bunu bilerek hareket etmesi gerekir.
Dikkat edin, bu şekilde hareket etmek zorundadır demiyorum. Sadece elindeki gücü “bilerek” kullandığından emin olmalıdır. Bilerek ve isteyerek, sadece belirli zümrelere hizmet edecek içerikler seçmekte gayet özgürsünüz. Bu benim için medyanızın kişiliğini ortaya çıkarır.
Sonrasında, tokadı yediğinde “Ama biz onu istemeden yapmıştık” gibi bir sorumsuzluk, bir iş bilmezlik örneği oluşturması, bilerek ve isteyerek terör propagandası yapan yayın organlarından daha aşağı bir katmana düşmesine neden olur benim için.
Medyanın bir organı olmak kolay bir iş değildir. Sorumluluğunu taşıyamayanlar yerilmeyi ve daha fazlasını hak ederler.
Bundan 10 yıl önce bu cümleyi kuramıyor olacaktım belki; medya bir kurumlar topluluğunun adı değildir. Sosyal medya olarak andığımız, içinde beni, seni ve birçok tekilleri barındıran bilgi ağı da medya kümesinin içindedir.
Velhasıl siz de medyanın bir parçasısınız. Neye hizmet ettiğinizi, neyin ayarlarıyla oynadığınızı bilerek yazın, çizin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder