11 Eylül 2015 Cuma

LONDRAYA GITMEDEN ÖNCE YAPİLMASI GEREKEN HAZIRLIKLAR

Londra geniş parkları, düzenli yapısı, inanılmaz metro hatları ile ünlü bir şehir. Parkları gezdiğimi çok söyleyemem ama, saatlerce sokaklarda yürüyüp neredeyse günde 5-10 kere metroyu kullandım. Gerçekten Londra’da insanın arabaya ihtiyacı yok (eğer içinde oturuyorsanız). Ben şahsen Londra’da yaşasam tek alacağım araç bisiklet olurdu.

Nerede Kaldım? / Kalınır?

Londra konaklama açısında inanılmaz pahalı arkadaşlar. 2 yıldızlı bir otel veya motel diyebileceğimiz yatak + kahvaltı tipindeki yerlerin bile günlüğü 50 pounddan başlıyor. Yani TL’ye vurduğumuzda 115 TL gibi bir para ediyor. Orada para kazanmadıkça bu paralar da bizlere çok geliyor. Londra’da yapılmaması gereken bir hata, fiyatları 2.3 ile çarpıp TL karşılığını düşünmek. Böyle yaparsanız  ve açıkta kalırsınız :)
Ben orada Astor Victoria adlı hostelde kaldım. Günlüğü yanlış hatırlamıyorsam 15 pounda geldi. Bulabildiğim en yakın, en ucuz ve en kaliteli çözüm buydu ve gerçekten başarılı bir tercih yaptığımı düşünüyorum. Londra’nın merkezi sayılabilecek Victoria Station’a, ki tüm otobüs, tren ve metro hattı burada toplanıyor, ulaşımın temeli, 2-3 dakika yürüme mesafesinde. Belgrave Road üzerinde 71 no’lu blok. Metro hatlarından Victoria Line (Açık Mavi olan) üzerindeki Victoria ve Pimlico istasyonlarından kolayca yürüyebilirsiniz.
Victoria Tren İstasyonu'ndan bir görüntü
Hostel’in özelliklerinden biraz bahsedeyim; içi oldukça temiz düzenli, 2 kişilik, 4 kişilik ve 6 kişilik odalar var. 6 kişilik odalarda kaldım ben. Tuvalet ve banyolar ortak kullanılıyor tüm odalarca. Tuvalet ve banyolar Londra’daki tüm evlerde olduğu gibi burada da çok küçük. Ama gerçekten çok küçük. 150 kilo iseniz başka bir alternatif arayın.
Hostele girerken 10 pound depozito veriyorsunuz ve çıkarken yatak çarşafınızı iade ediyorsunuz, depozitonuzu geri alıyorsunuz. Hostele girişte 40 dakika ücretsiz internet kullanımı veriyorlar. İster wirelesstan isterseniz de, hostel lobisinde bulunan bilgisayarlardan bunu kullanabiliyorsunuz. İnternet hızı fena değil. Wireless üst katlarda çok az çekiyor. Hostel personeli güleryüzlü ve yardımsever.
Kahvaltı en alt katta mutfakta veriliyor. Tost ekmeği, yağ, reçel, süt, kahve, corn flakes ve türevleri, kaşar ve jambon var. Mutfak akşam 10’da kapanıyor. Ben hostelde kalırım, günlük en fazla 20 pound harcayabilirim diyorsanız burayı tercih edebilirsiniz.
Not: Astor Hostel’leri sadece Victoria’da yok. Londra’nın 4 farklı noktasında daha var. Ama çok gezecekseniz özellikle Londra dışına çıkacaksanız, Victoria ideal, haberiniz olsun.

Nerelere Gittim? / Gidilir?

Gideceğiniz yerleri Müzeler ve Alışveriş Bölgeleri şeklinde ikiye ayırmanız faydalı olacaktır. Benim yürüyerek gezmek için sadece 2 gün vaktim oldu Londra’da. Yol üzerinde birçok müze gördüm ama gitmedim malesef. Ben size daha çok alışveriş yerleri ve gezilecek açık alanları anlatacağım. Yürümeniz gereken ilk nokta Buckingham Palace Road. Victoria’dan devam edince kendinizi o yolda buluyorsunuz zaten. Oradan hiçbir yere sapmadan ilerlediğinizde Buckingham Palace karşınıza çıkacak. Ayın belirli günleri guardların değişimini orada izleyebilirsiniz. Eminim orada fotoğraf çekmek isteyeceksiniz.
Buckingham Palace Road
Buckingham Sarayı’ndan sonra, devam ettiğinizde geniş bir yol göreceksiniz (The Mall). Oraya yürüyüp dümdüz devam ettiğinizde yolun sonu Trafalgar Square‘e çıkacak. Trafalgar’a gelmeden solda merdivenler göreceksiniz. Orada büyük yüksek bir anıt göreceksiniz. Oradan merdivenleri çıkıp durmadan yukarıya yürürseniz ise Picadilly Circus‘u göreceksiniz. Akşam olunca Picadilly Circus’ta kesinlikle dolaşmalısınız.
Picadilly Circus'ta bir akşam manzarası
Eğer Trafalgar’da iseniz Thames Nehri Kıyısı’na Northumberland yolundan ulaşabilirsiniz. Burda nehir boyunca yürüyüp önce London Eye daha sonra Big Ben‘i görebilirsiniz. Saydıklarım fotoğraf çekmek isteyeceğiniz noktalar.
london_eye
Şimdi gelelim alışveriş noktalarına. Bana göre en güzel alışveriş noktaları Oxford Circus ileCovent Garden – The Piazza Meydanı. Bunların dışında yerler de vardır ama ben çok aramadım açıkçası. Alışveriş yapmadan önce söylemem gereken inanılmaz önemli bir nokta var: PRIMARK. Bu mağazadan başka yerde alışveriş yapmayın eğer lüks marka aramıyorsanız. Ben burayı bilmediğim için, H&M‘den birşeyler almıştım. Orası da uygun ama, PRIMARK’ı tek geçerim. Marks&Spencer, Zara kalitesinde bir yer ama fiyatlar gerçekten çok uygun. Ben 17 pounda bornoz, atkı, terlik, çorap  gibi şeyler aldım. 50 pounda alacağınız şeyleri taşıyamazsınız emin olun.

Covent Garden metro istasyonunda indikten sonra aşağıya yürüdüğünüzde (aşağı göreceli kavram, iyisi birine sorun:)) The Piazza meydanını bulacaksınız. Oraya giderken birçok eğlenceli sokak şovuna tanık olabilirsiniz. The Piazza meydanına indiğinizde, hemen solda Fred Perry mağazasını (ayakkabı fiyatları çok uygun), hemen sağda ise Apple Store ‘u göreceksiniz. Apple Store, gerçekten görülmeye değer. Eğer internette işiniz varsa, Apple Store’a girip işlerinizi yapabilirsiniz :)
Apple Store, The Piazza
Eğer Londra’ya yakın bir Outlet Store‘a gitmek isterseniz, Bicester Village‘a gitmenizi tavsiye ederim. Zaten çok fazla alternatifiniz de yok. Google’da arama yapınca Bicester Outlet Village çıkıyor karşımıza. Bicester Village’a gitmek için Golden Tours ofisinden otobüs bileti almanız gerekiyor (arabanız yoksa). Victoria metro istasyonunun dibindeki bina da ofisin yeri. Buradan adresi öğrenebilirsiniz. Otobüs yolcuğu 1 saat 30 dk. sürüyor. Otobüs biraz Londra’da dolaştığı için, yolculuk uzun sürüyor. Bicester Village’da Gucci, Armani gibi markalar var. Ben çok beğenmedim. Yurtdışında daha önce benzer mall’lara gittim. Buradan çok daha uygun fiyatlı ve büyüktü.

Son alışveriş noktası ise, sadece cumartesi günleri kurulan Portobello Sokağı. 2. el eşyalardan, koleksiyoncuların değerli parçalarına, taze meyve sebzeden, pasta böreklere kadar, her türlü ürünü bir arada görebileceğiniz bir nokta. Portobello’ya ulaşmak için, Notting Hill Gate metro istasyonunda inin. Daha sonra insanları takip edin. Yoğun bir insan grubunun bir yere doğru yürüdüğünü göreceksiniz. Sadece takip edin. Unutmayın ki bu pazar sadece cumartesi günleri kurulur. Alışveriş noktalarına ulaşana kadar çok değişik çalgıcılara ve şovlara tanık olacaksınız. Pazarı gezmek yanlız 2-3 saatinizi alacaktır. O nedenle cumartesi günü uğrayın derim.
Portobello Market
Pazarın sonuna doğru ilerlerseniz, şehrin en taze meyve ve sebzelerinin, kreplerin ve tatlıların satıldığı bölüme ulaşacaksınız. Burada 1 pounda çok güzel tatlılar yiyebilirsiniz.

Neler Yedim? / Yenilir?

Londra’da, dürüst olmalıyım güzel ve uygun fiyatlı yemek bulmak zor. Adam gibi oturup yerim içerim derseniz 15 poundu gözden çıkarmalısınız. (Hatırlatıyım hemen 15 poundu TL’ye çevirmeyin.) “Yok abi, ben McDonald’s, KFC yerim” diyebilirseniz 3.5 – 4 pounda Türkiye’deki gibi karnınızı doyurabilirsiniz. Benim orada ürettiğim çözümlerden biri, Sainsbury’s veya diğer marketlere gidip, 3 poundluk Sandviç + Cips/Meyve + İçecek paketlerinden almak oldu.
Adam akıllı bir kere yemek yedim çok ünlü bir hamburgercide. Adı Byron Hamburgers‘dı. Birçok yerde var Londra’da. Bununla ilgili ayrı bir yazı yazım olacak Kitchen Impromptu‘da. Burada cheeseburger, patates kızartması, elma dilim kabulu patates, soğan halkası, cheesecake yedim. Kola ve çay içtim. Bayağı bir saydım değil mi? :) Hepsinden denemek istedim de ondan. Yaklaşık 24 pound gibi bir rakam ödedim. “Değdi mi?” diye sorarsanız, eh! Ama şunu belirteyim orada yediğim cheesecake hayatımda yediğim en güzel tatlı olabilir. Adının hamburgerci olduğuna bakmayın, cheesecake yemek için tavsiye ederim.
Gelmeden bir gün önce gittiğim bir Kıbrıslı Türk kebapçısından bahsedeyim. Adı Cyprus Mangal. Ben de bir Kıbrıs Türk’ü olduğum ve Kıbrıs yemek, kebap ve mezelerine bayıldığım için buraya gittim. Zaten şansıma hostelime çok yakındı, 1 dakikalık yürüme mesafesinde. 10.30’tan sonra gittiğim için oturamadım take-away aldım ve sokakta yedim. 5 pounda büyük boy döner aldım. Gerçekten çok büyüktü. İki kişi rahatlıkla doyabilirdi. Ama hayatımda bu kadar yağlı bir döner de yememiştim. İşin ilginç tarafı humus, cacık gibi mezelerden, birçok kebap çeşidine kadar herşey bulunuyor orada. Oradaki ustayla konuştuğumda patronu sordum (Kıbrıs’lı olduğunu tahmin ettiğimden tanışmak istedim). Usta, “Patron arada bir uğrar parayı alır gider.” dedi. Ben de güldüm, gittim. Zihniyete bak! Ya çalışanlarına çok güveniyor, ya da adamın umrunda değil. Neyse, Belgrave Road veya Victoria yakınlarındaysanız, bir uğrayın buraya (çok Türk yemeği özlediyseniz tabi).

Ekonomik Çözümler / Dikkat Edilmesi Gerekenler

Londra’da size kesinlikle kovalayın diyebileceğim bazı öneriler var:
  1. Gitmeden önce, kesinlikle otelinizi-hostelinizi ayarlayın. Rezervasyon veya ödemeyi yapın. Önce derken, 1-2 ay öncesi çok iyi olur. Nasıl olsa bulurum derseniz gerçekten açıkta kalabilirsiniz. Özellikle 2012 Londra Olimpiyatları yaklaştıkça daha da zor olacak yer bulmak.
  2. Şehir dışına gidecekseniz veya havaalanlarından transfer yapacaksanız, otobüsü tercih edin.Tren biletleri genelde 2-3 kat pahalı oluyor. Erken rezervasyonlarda, daha indirimli otobüs veya tren bileti bulabilirsiniz. Çok Önemli Not: Eğer başka bir şehre gidecekseniz biletinizi kesinlikle National Express Fun Fares adresinden alın. Ben Londra’dan Southampton’a 1 pounda gittim. Gerçekten komik bir rakam. (Ps: Alp Öktem  bana bunu söylemişti, gitmeden önce. Kendisine çok dua ettim:))
  3. Sainsbury’s gibi marketlerde akşamları 7’den sonra, sandviçlerin, meyvelerin vb. ürünlerin (raf ömrü kısa olan) fiyatları yarı fiyatına düşüyor. Örneğin 2 pound olan bir sandviçin fiyatı, 1 pound oluyor. Bunları kovalayın.
  4. Metro ve otobüsler için kesinlikle Oyster Card alın. Bu kart bizim İstanbul’da bildiğimiz Akbil gibi. Eğer kartınız veya biletiniz yoksa otobüsler ve metro çok pahalıya geliyor. Metro için, 4-5 pounda günlük bilet alıp, istediğiniz kadar binebilirsiniz. Eğer çok binmeyecekseniz, Oyster Card’a yükleme (top-up) yapın. Her binişinizde 1.20 pound düşer.
  5. Gitmeden, Groupon.co.uk sitesine üye olun. Türkiye’de faaliyet gösteren Şehir Fırsatı vb. sitelerin İngiltere versiyonu. Günlük fırsatları takip edebilirsiniz oradan.
Not: Aklıma geldikçe eklemeler yapacağım buraya.

İngiliz Sosyal Yaşamı ve Kültürü Hakkında Bir Şeyler

İlgimi çeken ilk şey İngilizler’in acayip bira tüketmesiydi. Bizim donduğumuz havada, incecik İngiliz veletleri, kısa kollularla dışarda buz gibi birayı içip hasta olmuyorlar. Çok şaşırdım doğrusu. 2. ilgimi çeken şey ise, İngiliz ve diğer tüm Avrupa’lıların çok saf olması. Gerçekten biz Türkler, öyle şartlar altında yetişiyoruz ki, cin gibi insanlar olarak çıkıyoruz piyasaya. Onların hayatı ise, daha rahat ve düzenli olduğu için daha saf insanlar olarak yetişiyorlar. İlginç…

Türkiye vs İngiltere

Burada okuyacaklarınız, kimine göre komik, kimine göre trajik, kimine göre aşağılayıcı olabilir, şimdiden uyarayım.
  • Öncelikle yolda yürüyorsunuz, bir Allah’ın kulu dönüp size bakmıyor, taciz/rahatsız etmiyor. Rahatsınız, özgürsünüz. Bizim ülkemizde gerek tek başına gerek kız arkadaşınla yürümek zor malesef. İnsanlar sözde Müslüman ama “harama bakmaya gelince” kimse sallamıyor.
  • Londra’lı vatandaşlar, yürümeyi seviyor. Sağlıklı yaşam, spor vb. onlar için bir standart. Herkes kalori, düşük yağ, esmer şeker vb. kavramlara niye önemli olduklarına alışkın. İnsanlar en azından daha bilinçli. Bizim ülkemizde, insanlar gerçekten spor yapmıyor. Yürümek, bisiklete binmek bizim için bir yaşam stili değil. Tamam, bizde sokakta bisiklet sürsen, ezilebilirsin ya da yollarımız yürümeye elverişli değil ama daha çok spor yapmalıyız.
  • Herkes işini düzgün yapıyor. Londra’da, çöpçüsünden, memuruna, polisinden, öğretmenine kim ne yapıyorsa işini en iyi yapmaya çalışıyor. Bizdeki gibi değil. Bizde polisin önünde adam dövüyorlar, dayak yemesin diye uzaklaşıyor oradan. Gerçekten çok üzücü şeyler bunlar.
  • Yaptırımlar konusuna gelelim. Türkiye’de yaptırım diye bir birşey olmadığından ya da yaptırım amacıyla verilen cezalar uygulanmadığından hata yapmak çok kolay. Orada kolaysa yaya geçidinde durmayın, kırmızı ışıkta geçin! Londra dönüşünde yanıma Arap birisi oturdu. Çocuk yardım istedi benden bir konuda, ben de yardım ettim. Sonra muhabbet açıldı ve el kesme olayına geldik. “Sokakta yürürken eli kesili insanı görünce, hırsızlık yapamıyorsun” dedi Memduh bana. Düşündüm, canice veya değil tartışılır, ama bu da bir çeşit yaptırım ve orada işe yarıyor.
  • Özetle, bize atalarımızdan gelen ve artık çok kalmayan güzel ahlağın bir çok özelliklerini onlar taşıyorlar. Böyle yetişiyorlar, insan haklarına saygı gösteriyorlar, çalışkanlar. Bizim de böyle olmamız gerekiyor. Bizim sorumluluğumuz daha büyük. (Not: İstisnalar kaideyi bozmaz. Kötü örnek örnek değildir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder